Sinemanın en etkili kitle iletişim aracı ve sanatlardan biri olması, tür ve yöntem itibariyle geniş yelpazeye sahip olmasında saklıdır. Korkudan komediye, belgeselden melodrama kadar mevcut çeşitlilik yelpazesi teknoloji ve yeni yöntemlerle beraber de çoğalıyor. En çok başvurulan yol ise birden fazla türün bir arada kullanılması.
Son dönem Hollywood filmlerinde sıkça gördüğümüz bir durum bu. Özellikle komedi ve dramı bir arada kullanmak, maksada ulaşmada daha etkili olabiliyor. Kadim geleneğimizdeki hiciv yaklaşımının bir benzeri diyebiliriz. Melodram olduğu kadar değil de…
KAN VAR AMA YOK, DRAM VAR AMA YOK
Oscar 2022’de en çok adaylık alan iddialı yapımlarından biri Belfast. Film, bahsettiğimiz türlerin geçişkenliğini başarılı şekilde kullanıyor. Yakın zamanda yine Hollywood’da çekilen Tavşan Jojo gibi… Bu iki filmi, yöntemine ve özellikle hikayedeki ağır dramatik unsurun çocuklar yoluyla nasıl yumuşatıldığına yakından bakmak gerek.
Belfast’tan başlayalım… Yönetmen Kenneth Branagh… 1960’ların Kuzey İrlanda’sında mezhep çatışmalarının ortasındaki bir ailenin yaşadıklarına odaklanıyor. Ailenin küçüğü Buddy’nin (Jude Hill) yaşadığı çevreyi gözlemlemesi ve çocukça bakışıyla yorumlamasının altını çizen film, inanç temelli bir çatışma ortamını hicvediyor. Çatışma esnasına, kan akmasına, ölümlere çok yaklaşmadan Buddy’nin bulunduğu çember içerisinde kalıyor ve kamerasından renklerine kadar film dilini de bu çembere uygun hale getiriyor. Büyük kısmı siyah beyaz olan filmin yalnızca girişinde bugünün Belfast’ını görürken ve hikaye içerisinde tiyatro ve sinema salonunda sahne ile perdenin renkli olduğunu görüyoruz. Özellikle çocuğun ruh dünyasına etkisi ve genel olarak sanatın insanları yakınlaştırıp birleştirdiği vurgusu yapılıyor. Filmin teknik yaklaşımında biraz kafa karışıklığı ya da olmamışlık var gibiyse de neticede çocuktan ebeveyne hedef kitlesini geniş tutabilen bir yapım ortaya çıkmış.
Geçtiğimiz senelerin benzer filmi olan Tavşan Jojo ise Yahudi Soykırımı dönemindeki Almanya’da bir çocuğun gözünden savaş ortamı anlatılıyor. Taika Waititi’nin yönettiği filmde çocuk karakter Jojo’nun en yakın arkadaşı Hitler’dir. Evet, hayali bir karakterdir. Ve absürt bir yaklaşımla çocuk gözünden, yakın tarihin en sorunlu ve kanlı dönemi hicvedilir. Düşünsenize, hayali arkadaşı Hitler olan bir çocuk… İşte sinema sanatının gücü de burada devreye giriyor. Farklı türlerin bir araya gelmesi, görsel dilin etkisinin kullanılması ve dile getirilmek istenen meramın açık edilmeden şırınga edilmesi sonuç veren bir yaklaşım olarak kendini gösteriyor. Yarım asırdır bıkmadan usanmadan Yahudi Soykırımı filmi yapılıyor ve yine yapılıyor. Bu defa yeni bir yöntem deneniyor. Acı olarak tarif edilen şeyler komiklikle sahneleniyor.
ÇOCUKÇA VE CİDDİ!
Belfast ve Tavşan Jojo’nun ortak noktası sert konularını çocuk gözünden hicvedebilmeleri. Belfast’ta komedi dozu düşük olmakla beraber her iki filmin de duygusal araçları iyi kullandığını, irrite etmeden aksine çekici hale getirerek bütün mesajını verdiğini söyleyebiliriz. Bu iki film, en ciddi meselelerin bile hicvedilebileceğini, bunun hafifleştirmek olmadığını, aksine hedef kitleyi genişleterek daha çok kişiye mesajın iletilmesini sağladığını gösteriyor. Tek başına komedinin de melodramın da ciddiyeti azaltmadığını aşikar ediyor. Türler arası geçişken yapımların, denemelerin önemini de ortaya seriyor.
MESELA 28 ŞUBAT?
Türk Sinemasında pek denenmeyen bu tablonun örneklerinin oluşması gerekiyor. Bir dönem biraz Çağan Irmak’ın (Prensesin Uykusu), biraz Ezel Akay’ın (Karagöz Hacivat’ı Kim Öldürdü), biraz Onur Ünlü’nün denediği bu üretim alanı esasında Z kuşağı olgusunun tam göbeğinde ele alınmalı. Zaman ve zemin sürekli değiştiğine göre film üretiminde de çeşitlenme oluşmalı. Nasıl ki bir dönem sinemamızda müzikli filmler, bir dönem sakıncalı filmler, bir dönem bohem yapımlar akım haline geldiyse, geçişken türlü hiciv ağırlıklı yapımların da zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.
Yakın tarihte yaşadığımız ciddi meseleler neden mizahi şekilde hicvedilerek ele alınmasın? Neden 28 Şubat Postmodern Darbesi, Tavşan Jojo gibi bir yaklaşımla sinema perdesine çıkmasın? Belfast’ın yöntemi neden Yasin Börü’nün katledilmesini ele alan bir filmde yer almasın? Böyle yapınca konular hafifleyecek mi? Hayır! Dram zaten yapılır. Mühim olan bu yeni yaklaşımlara cesaret edilmesi.